DEVAM-6: 34- Temettu', Kır'an Ve İfrad Haccı; Hedy Kurbanı
Bulunmayan Kimsenin Haccı Feshetmesi
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا أبو
شهاب: قال:
قدمت
متمتعا مكة
بعمرة،
فدخلنا قبل
التروية بثلاثة
أيام، فقال لي
أناس من أهل
مكة: تصير
الآن حجتك
مكية، فدخلت
على عطاء
أستفتيه،
فقال: حدثني
جابر بن عبد الله
رضي الله
عنهما: أنه حج
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم يوم ساق
البدن معه،
وقد أهلوا بالحج
مفردا، فقال
لهم: (أحلوا من
إحرامكم،
بطواف البيت
وبين الصفا
والمروة،
وقصروا، ثم
أقيموا
حلالا، حتى
إذا كان يوم
التروية فأهلوا
بالحج،
واجعلوا التي
قدمتم بها
متعة). فقالوا:
كيف نجعلها
متعة، وقد
سمينا الحج؟
فقال: (افعلوا
ما أمرتكم،
فلولا أني سقت
الهدي لفعلت
مثل الذي
أمرتكم، ولكن
لا يحل مني
حرام حتى يبلغ
الهدي محله).
ففعلوا.
[-1568-] Ebu Şihab şöyle anlatır: "Bir gün temettu' haccına niyet
ederek umre yapmak üzere Mekke'ye gitmiş ve terviye gününden üç gece önce şehre
girmiştim. Bu sırada Mekke'lilerden bir grup bana, "Senin haccın,
(meşekkat ve sevabının az olması nedeniyle) Mekke'lilerin haccı gibi oldu"
dediler. Ben de bu konuda fetva almak üzere Ata'ya gittim. Ata bana şöyle dedi:
"Cabir İbn Abdullah'ın naklettiğine göre Cabir, Mekke'ye kurbanlık deve
gönderdiği bir halde iken, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte hac
yapmıştır. O sırada insanlar ifrad haccı yapmaya niyet etmişlerdi. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara, "Kabe'yi tavaf edin, Safa ile Merve
arasında sa'y ettikten sonra traş olup ihramdan çıkın. Terviye gününe kadar
ihram yasakları size helaldir. Terviye günü (yeniden) ihrama girin. Ettiğiniz
ifrad haca niyetini de umreye çevirin" buyurdu. Sahabiler, "Biz bunu
hac olarak belirlemiştik, bunu nasıl umre yapabiliriz kî?" diye sorunca,
"Sız emrettiğimi yapın. Eğer hedy kurbanımı göndermemiş olsaydım ben de
size emrettiğim gibi yapardım. Kurban kesilene kadar bana ihram yasakları helal
olmaz" buyurdu. Sahabiler de söylendiği şekilde yaptılar."
حدثنا
قتيبة بن
سعيد: حدثنا
حجاج بن محمد
الأعور، عن
شعبة، عن عمرو
بن مرة، عن
سعيد بن المسيب
قال:
اختلف
علي وعثمان
رضي الله
عنهما، وهما
بعسفان، في
المتعة، فقال
علي: ما تريد
أن تنهى عن
أمر فعله
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فلما
رأى ذلك علي
أهل بهما
جميعا.
[-1569-] Saîd İbnü'i-Müseyyeb şöyle anlatır: "Ali ve Osman, Usfan adlı
bölgede temettu' hacc hakkında görüş ayrılığına düşmüşlerdi. Ali, "Sen,
temettu’ haccından nehyetmekle ancak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
yaptığı bir şeyi yasaklamış oluyorsun" dedi ve umre ve haccı birlikte
yapmak üzere temettu' haccı niyetiyle ihrama girdi."
AÇIKLAMA: Temettu’ haca, hac
aylarında umre yaptıktan sonra ihramdan çıkıp aynı sene içinde hac için yeniden
ihrama girme şeklinde yerine getirilen hacdır. Allah Teala Kur'an'da,
"(Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre
ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir"[Bakara
196] buyurmuştur. Selef alimleri temettü' kelimesini aynı zamanda kıran haccı
için de kullanmıştır.
Ibn Abdilber şöyle der: "el-Bakara sûresi 196. ayetteki
temettü' kelimesi ile kastedilenin, hac aylarında hacdan önce yapılan umre
olduğu konusunda alimler arasında hiçbir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Kıran
haccı da bir nevi temettü'dür. Bir diğer temettü’ ise haccı bozup yerine umre
yapmaktır."
Hz. Osman ile Hz. Ali r.a.üma olayından alınacak dersler
şunlardır:
ilim sahibi kişi, ilmini açıkça ortaya koymalıdır. Yöneticiler
ve diğer insanlar da, Müslümanlara doğru tavsiyelerde bulunmak maksadıyla güçlü
olan görüşün ortaya çıkması için münazara yapmalıdır. Doğru olan şeyin, söz ile
olduğu gibi, davranış ile de gösterilmesi gerekir. Nasslardan hüküm çıkarmak
caizdir. Hz. Osman da, temettü' ve kıran haccının caiz olduğunu biliyordu. O
sadece Hz. Ömer'in yaptığı gibi en faziletli ile amel edilsin diye bunu
yasaklamıştı. Fakat bu yasaklamanın, başka kimseler tarafından haramlıktan
kaynaklandığı şeklinde bir yorum yapılabileceğinden endişe edildiği için Hz.
Ali temettü' haccının caiz olduğumu ortaya koymuştur. Hem Osman hem de Ali
r.a.üma müctehittir ve içtihatlarından dolayı sevap almışlardır. İlk akla gelen
anlama göre Hz. Osman, yapılan temettü haccını batıl olarak görmemiş sadece
ifrad haccının daha faziletli olduğu görüşünü savunmuştur.
Müctehidin, başka bir müctehidi taklid etme zorunluluğu yoktur.
Zira Hz. Osman devrin halifesi olmasına rağmen Hz. Ali'nin görüşünü inkar
etmemiştir. Allah (c.c) en iyisini bilir.
"Muharrem ayı yerine safer ayını haram aylardan
sayarlar." Bu konuda Nevevî şöyle der: "Burada, cahiliyye dönemindeki
nesî uygulaması hakkında bilgi verilmektedir. Onlar, Muharrem ayını Safer olarak
isimlendiriyor, Muharrem ayındaki haram ay olma özelliğini Safer ayına
ertelemiş oluyorlardı. Böylece üç haram ay ardarda gelmemiş olduğu için
birbirleri ile savaşamama sıkıntısından kurtulmuş oluyorlardı. Allah onların bu
yaptığının dalalet olduğunu şöyle beyan etmiştir: "Haram ayları ertelemek,
sadece küfürde ileri gitmektir. Çünkü onunla kafir olanlar
saptırılır."[Tevbe 37]
1564 nolu hadiste geçen, "Ey Allah'ın Resulü! (Umre
yaptıktan sonra ihramdan çıkınca) neler helal olur?" sorusu, ihramdan çıktıktan
sonra, ihram yasakları bakımından iki tür helal olma aşamasının bulunduğunu
bildiklerini göstermektedir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de verdiği
cevapla her tür yasağın kalktığını beyan etmiştir. Çünkü umrede, yasakların
helal olması bakımından sadece bir aşama mevcuttur.
Nevevî şöyle demiştir: "Bana göre doğru olan, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıran haccı yaptığı görüşüdür. Aynı yıl hacdan
sonra umre yapmamış olması da bu görüşü desteklemektedir. Bize göre, kıran
haccının, içinde umre bulunmayan ifrad haccından daha faziletli olduğu
konusunda hiçbir şüphe yoktur. Hiçbir kimse, (umre bulunmayan) tek başına
haccın, kıran haccından daha faziletli olduğuna dair bir nakilde
bulunmamıştır."
Bu konudaki görüş ayrılığı eskiden günümüze kadar üregelmektedir.
Buna göre, kıran haccı, hem ifrad, hem de temettü' haccından daha faziletlidir.
Sa-habilerden ve tabiînden bir grubun görüşü de böyledir. Nevevî, Ebu Hanife
İshak İbn Rahûyeh de bu görüştedir. Şafiîlerden Müzenî, İbnü'l-Münzir, Ebu
İshak el-Mervezî ve müteahhir donemin alimlerinden Takıyüddin es-Sübkî de bu
görüşü tercih etmiştir.
Bir grup sahabî ve tabiîn ve daha sonra gelen bazı alimler ise
Hz. Nebi'in, "Eğer hedy kurbanımı göndermemiş olsaydım ben de (umre yapıp)
ihramdan çıkardım" şeklindeki temennisi sebebiyle temettü’ haccının daha
faziletli olduğu görüşünü benimsemiştir. Zira en faziletli olan ne ise o
temenni edilir. Meşhur olan, Ahmed İbn Hanbel'in de bu görüşte olduğudur.
Kadı Iyaz'ın bazı alimlerden naklettiğine göre, hac türlerinden
her üçü de fazilet bakımından eşittir. İbn Huzeyme'nin, "Sahîh" adlı
eserindeki tasarrufu da bunu gerektirmektedir, Ebu Yusuf'a göre, kıran ve
temettü' hacları fazilet bakımından eşit olup her ikisi de ifrad haccmdan daha
faziletlidir.
Ahmed'e göre hedy kurbanı göndermiş olan için, Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem uygulamasına muvafık olması açısından kıran haccı daha
faziletlidir. Kurban göndermeyenler için ise, Resûlullah'ın temennisi böyle
olduğu için temettü' haccı daha faziletlidir. Bazı Hanbeliler ise bu görüşe
şöyle bir ilavede bulunarak, umre maksadıyla memleketlerinden ayrı bîr sefere
çıkmak İsteyenler için ifrad haccı daha faziletlidir, demişlerdir. Bu görüş,
sahih olarak intikal eden hadislere uygunluğundan dolayı en doğru görüştür.
Hz. Nebi'in, saçlarını yapışkan bir madde ile toplaması, bu
uygulamanın ihramlı için müstehap olduğunu gösterir.
İbn Abbas, kendisine gördüğü güzel rüyayı anlatan Ebû Cemre'ye
kendisi ile birlikte kalmasını, malının bir kısmını ona vereceğini söylemiştir.
Bu uygulama, bir kimseye güzel bir haber getiren kişiye ikram etmeye delil
teşkil eder. Yine ilim sahibi bir kimsenin, hakka uygun görüş verdiğini
öğrendiği zaman nasıl sevindiğini gösterir. Şer'i delile muvafık olduğu için
rüyanın hoş karşılandığını gösterir. Diğer yandan rüyaların alimlere
arzedildiği de görülmektedir. Zahirî delillere göre amel etmek gerekir.
Alimlerin bir konuda ihtilaf etmeleri durumunda delile en uygun olan ve
tercihe şayan olan görüşle amel etmek gerekir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Siz emrettiğimi yapın.
Eğer hedy kurbanımı göndermemiş olsaydım ben de size emrettiğim gibi
yapardım" buyurmuştur. Bu söz onun, sahabilerin kalplerini hoş tuttuğunu,
onlara iltifatta bulunduğunu ve gösterdiği yumuşaklılığı ortaya koymaktadır.